Category: Kitap Özetleri
Ernest Hemingway’den Yazarlara Tavsiyeler
ABD’li romancı, kısa hikâye yazarı ve gazeteci Ernest Hemingway‘in (1899 – 1961) Yazmak Üzerine adlı kitabından tavsiyeler paylaşacağımı daha önce söylemiştim. Bu küçük kitap Hemingway’in bir eseri değil ama onun yazmak ve yazarlık üzerine farklı paylaşımlarını, tavsiyelerini bir araya getiren güzel bir kitap.
Kitapta farklı başlıklar altındaki paylaşımlar ve tavsiyelerden bir kısmını derlemek istedim. İyi bir çocuk olursak, belki biz de Hemingway kadar etkili bir yazar olabiliriz.
Yazarlık Nedir?
- Düz yazının kuralları uçuş matematik ve fizik kuralları kadar gerçektir.
- Bütün iyi kitapların ortak bir özelliği vardır; gerçekte olanlardan daha sahicidirler.
- Kimse bilemez anlayamaz ve hiç kimse işin sırrını veremez. İşin sırrı şiiri düzyazı gibi yazmak ve bu da yapılması en zor şey.
- Sembolizm falan yoktu. Deniz denizdir. Yaşlı adam yaşlı adamdır. İnsanların sembolizm dediği şey saçmalık. Bundan ötesini ancak zaten biliyorsan görürsün. (Hemingway’in bu konuda farklı bir iki paylaşımını da hatırlar gibiyim, zira tavsiyeler kronolojik olarak listelenmemiş.)
- Her okuyuşta yeni bir şey görür veya öğrenirsin.
- Öyküleri uydururken onları anlatıcının başına geçmiş gibi yazman gerekir. Eğer bunu yeterince iyi kotarırsan okuyucuyu da olayların kendi başından geçtiğine inandırabilirsin.
Yazarın Özellikleri
- Öncelikle yetenek olmalı. Hem de büyük bir yetenek. Sonra disiplin olmalı, sonra ise olasılıkları kucaklayan bir kavrayış ve taklitçiliği önleyecek katışıksız bir bilinç gerekli.
- Yazar zeki olmalı, önyargısız olmalı ve en önemlisi hayatta kalabilmeli. Zaman öylesine kıt ki yazarın en büyük başarısı hayatta kalmak ve işini getirebilmektir.
- Yazarlığı son derece ciddiye almak iki mutlak gereklilikten biridir İkincisi ise maalesef yetenektir.
- Hak ve haksızlık anlayış olmayan bir yazar roman yazacağına kalkıp özel çocukların gittiği bir okulun yıllığına düzenlesin daha iyi.
- İyi bir yazar mümkün olduğunca her şeyi bilmelidir. Tabii ki her şeyi bilemeyecektir. Çabucak öğrenemeyecek bazı şeyler vardır ve onları öğrenmenin bedelini elimizdeki tek şey olan zamanla ağır bir şekilde öderiz ki onlar hayattaki en basit şeylerdir. Onları bile öğrenmek hayat boyu sürer.
- Dürüstlük dışında iyi bir yazarın sahip olması gereken tek şey hayal gücüdür. Hayatta ne kadar çok şey öğrenirseniz hayal ettikleriniz o kadar gerçekçi olur.
- Bir yazar için küçük yaşta en iyi alıştırma mutsuz bir çocukluktur.
Yazarlara Tavsiyeler
- Başta nasıl olduğuna bak. Yazar tepeden tırnağa enerji ve heveste doludur ama okuyucuya hiçbir şey aktaramaz. Sonra enerjini harcarsın, hevesin geçer ama nasıl yazacağını öğrenirsin ve gençliği geride bıraktığında yaptığın iş gençken yaptığından daha iyi olur.
- Bazen bir öyküye başlayıp tıkandığında, endişelenme. Nasıl her zaman yazdıysan şimdi de yazacaksın. Tek yapman gereken doğru bir cümle yazmak. Bildiğin en doğru cümleyi yaz. Ben böyle diye düşünürüm.
- Yazmaya çalışırken en zor şeyin olan biteni, yaşadığın duyguları uyandıran esas eylemleri yazıya dökmek olduğunu farkettim.
- Bir yazar kendini nasıl eğitir? Önünde olup biteni izle. Etrafındaki sesleri ve söylenenleri hatırla. Sende duygu uyandıran şeyi, heyecanı yaratan eylemi bul. Sonra bunu net olarak okuyucunun da anlayabileceği ve senin aynı şekilde hissedebileceği şekilde yaz. Bu dört dörtlük bir egzersizdir.
- Veya değişiklik olsun diye bir başkasının kafasına gir. Sadece kimin haklı olduğunu düşünme. Bir insan olarak kimin haklı kimin haksız olduğunu bilirsin. Karar vermen ve bu kararları uygulaman gerekir. Bir yazar olarak ise yargılayamazsın, anlamazlısın.
- İnsanlar konuşurken onları tamamiyle dinle. Kendi söyleyeceğin şeyi düşünme. Bir yazarı kurutan işte budur, dinlememek.
- Harika olan ise dayanmak, işini yapmak, görmek, duymak, öğrenmek ve anlamak ve bildiğim bir şey varsa onu vakti gelince öyle çok da geç kalmadan yazmak. Eğer bir bütün olarak net bir şekilde görebiliyorsan, dünyayı bırak kurtarmak isteyenler kurtarsın. Zira o zaman gerçeğine uygun yaptığın her parça bütünü yansıtır. Mesele çalışmak ve bunu yapmayı öğrenmektir.
- Kitabına güzel olan kadar kötü ve çirkini de koymalısın. Çünkü her şeyin güzel olması inandırıcı olmaz. Hayat böyle değil. İstediğin şekilde yazmanın tek yolu, her iki tarafı hatta üç, dört boyutunu göstermek.
- Hava durumu lanet kitabına koymayı unutma. Havanın nasıl olduğu çok önemlidir.
- Noktalama konusundaki tavrım olabildiğince gelenekseldir. Kendi reformlarını yapma hakkını elde etmek için önce sıradan ekipmanlarla herkesten çok daha iyi olabileceğini kanıtlaman gerekir. (Noktalama işaretlerini kullanmadan yazı yazmak konusunda Barış Özcan’ın şu videosuna göz atın.)
- Sözlüğe ihtiyaç duyan bir yazarın aslında yazmaması lazım. Sözlüğü baştan sona en az 3 defa okuyup bitirmiş ve çoktan ihtiyacı olan bir başkasına ödünç vermiş olmalıdır. Bir yere uyan yalnızca belli sözcükler vardır ve benzetmeler (getirin bakayım sözlüğümü) arızalı mühimmattan farksızdır (şu an için daha aşağılayıcı bir şey düşünemiyorum). (Soldaki parantezler Hemingway’e ait)
- Gazetede çalışmayı önerir misiniz? Star’da basit açıklayıcı cümleler ile yazmayı öğrenmek zorundaydık. Bunun herkese faydası vardır. Gazetede çalışmanın bir yazara kesinlikle zararı olmaz. Hatta zamanında bırakmayı becerebilirse faydası dokunur.
- Bir kitabı bitirdikten sonra duygusal olarak tükenmiş oluyorum. Eğer değilsem duyguyu okuyucuya bütünüyle aktaramamışım demektir. Her neyse, en azından bende böyle oluyor.
- Başlık bulmaya çalışmak pokerde kart çekmeye çok benzer. Çeker durursun ve elinde bir sürü işe yaramaz kart birikir, ama eğer azimle devam edersen sonunda iyi bir elin olur.
Çalışma Alışkanlıkları
- Rahat yazabiliyorken bırak ve ertesi gün başına tekrar oturana kadar hiç düşünme ve endişelenme. Böylece bilinçaltın sürekli olarak bu konu üzerinde çalışacaktır. Eğer bilinçli olarak düşünür ve tasalanırsan fikir öldürürsün ve beynin daha çalışmaya başlamadan yorulmuş olur… İşin en zor kısmı romanı bitirmektir.
- Kafamı yazmaktan uzaklaştırmak için bulabildiğim kitapları okurdum.
- Çok güzel bir öykü yazdığıma emin olsam da ancak ertesi gün okumadan tam olarak ne kadar iyi olduğunu anlayamazdım.
- Genellikle sabahları yazmaya başlamadan önce hiçbir şey okumam ki işe kimsenin yardımı olmaksızın, etkisi altında kalmaksızın ve sunduğu muhteşem örnekleri veya omzunun üstünden beni izlemesine maruz bırakılmaksızın girişebileyim.
- İyi miyim kötü mü depresyonu sanatçının ödülü olarak bilinir.
- Ben basit bir yazarım. Kitaplarındaki hava neredeyse her zaman dışarıdakiyle aynıdır.
- Günlük iyi yazılmış 400-600 sözcük arasının benim için en uygun hız olduğunu fark ettiğimden beri bununla mutluyum. Yine de sadece 320 sözcük yazmışsam da iyi hissediyordum.
- Küçük başarılara sığınmak, fakir arkadaşlara iyilik yapmak gibi şeyler yalnızca pes etmenin farklı bir yoludur.
- Yazarlar yalnız çalışmalıdır. Birbirini sadece işleri bitirdiklerinde, o zaman bile çok sık olmamak şartıyla görmelidirler. Gerçek manada yazmak yalnız bir hayattır, cemiyetler yazarın yalnızlığını bir ölçüde hafifletse de sanmıyorum ki yazısını iyileştirirsin. Yazar yalnızlığını üzerinden arttıkça sosyal çevrelerde itibarı artar. Ama genellikle yazdıkları kötüleşir. Çünkü bu iş yalnız yapılan bir iştir ve eğer yeterince iyi bir yazarsa her gün ya ebediyetle veyahut ebediyetin yokluğuyla yüzleşmek zorundadır.
Yazmanın Eziyeti ve Hazzı
- Bence temelde iki şey için yazarsın; öncelikle tamamen mükemmelleştirmek amacıyla kendim için, ki durum bu değilse ne alâ, sonra da okuma yazma bilsin-bilmesin, hayatta olsun-olmasın, sevdiğin kadın için.
- Yazmak güç iş Max. Ama hiçbir şey daha iyi hissettirmiyor.
- Yazmak asla yapılabileceği kadar iyi yapılamayan bir şeydir. Sürekli bir meydan okumadır ve hayatımda yaptığım her şeyden daha zor. Bu yüzden yapıyorum ve iyi yapınca mutlu oluyorum.
- Bana para ödense de ödenmese de mutlu olmak için yazmak zorundayım. Bu berbat hastalıkla doğmuşum, seviyorum yazmayı ve bu daha beter. Durumumu hastalıktan kabahate çeviriyor.
- Bilirsin kurgu, daha doğrusu düzyazı yazarların en zor kısmıdır. Sırtını yaslayabileceğin güvenilir bir dayanağın yoktur. Somut olmayanı alıp somutlaştırma ve onu okuyucunun yaşamının bir parçası olabilecek kadar normal göstermen gerekir.
- Yazmanın kuralı yoktur. Bazen kendiliğinden ve kusursuz bir şekilde gelir, bazen kayayı matkapla delip parçalamaya benzer.
- Çok komik bir kitap yazmak için önce büyük eziyet çekmek gerekir.
Ne Hakkında Yazmalı
- Kişisel trajedini unut. İncindiğin zamanda acınla sahtekarlık yapma, kullan onu. Bir bilim adamı tarafsızlığına yaklaş, ancak sırf senin veya tanıdığın birinin başına geliyor diye lüzumsuz önem atfetme
- Dostoyevski Sibirya’ya sürgün edilince Dostoyevski oldu. Yazarlar haksızlıkla kılıçlar gibi dövülür.
- Bildiğim her şey hakkında birer öykü yazmaya karar verdim. Yazarlık kariyerim boyunca da bunu yapmaya çalıştım; sıkı ama faydalı bir disiplindi. (Benim de blogumumu kişisel hafızama yakın bir hale getirmek istediğim doğrudur.)
- Dünyada yapılabilecek en zor şey, insan üzerine gerçekten dürüst düz yazı yazmak. Önce konuyu tanımalısın, sonra da nasıl yazılacağını bilmelisin. İkisi de bir ömürlük işler.
Kısa ve gösterişsiz yazı tarzıyla ustalaşan Hemingway hakkında Birce Altay’ın şu yazısına, anlaşılır yazmak konusunda paylaştığım araçlara ve Umberto Eco’nun Gibi Yazmak başlıklı yazıma göz atabilirsiniz.
PayPal Mafyası ve Max Levchin’in Hikayesi
PayPal’ı kuran 6 kişiden dördü lisede bomba yapmıştı. Beşimiz 23 yaşında veya daha gençtik. Dördümüz ABD dışında doğmuştuk. Üçümüz buraya komünist ülkelerden kaçmıştık; Yu Pan Çin’den Luke Nosek Polonya’dan ve Max Levchin Sovyet Ukrayna’dan. Bomba yapmak o zamanlar bu ülkelerde çocukların normalde yaptıkları şeyler değildi.
Altımız da uçuk (eksantirik) olarak görülebilirdik. Luke’la ilk konuşmam, tıbbi bir yeniden canlandırma umuduyla ölmeden önce dondurulacağı canlı dondurma programına nasıl kaybolduğu üzerineydi. Russ Simmons bir karavan parkından Illinois’deki en iyi matematik ve bilim okullarından birine gitmek için kaçmıştı. Max (Levchin) bir ülke vatandaşı olmadığını iddia ediyor ve bununla gurur duyuyordu. Ailesi ABD’ye kaçarken SSCB çökünce diplomatik arafta kalmıştı. .
Yukarıdaki satırları daha dün Peter Thiel’in Zero to One (Sıfırdan Bire) adlı kitabında okumuştum ve bu sabah TV’de Max Levchin ismini duyunca durup izlemeye başladım. (Alttaki fotoğrafta en önde sağda elinde kartları tutan. Soldaki de Thiel.)
Peter Thiel’i de anlatmak lazım ama izleyince gördüm ki Maksymilian Rafailovych Levchyn, Paypal’ın nasıl bir ‘mafya’ olduğunu çok iyi gösteriyor. Sıradışı bir çalışkan, zeki ve mütevazı biri (en azından öyle gözüküyor). Paypal’dan sonra Slide’ı kurup Google’a satan Max, aynı zamanda Yelp’in kurucu ortaklarından. Şu anda ise HVF Labs‘ın kurucusu ve HVF’den çıkan Affirm.com‘u büyütmekle meşgul.
Sözü daha fazla uzatmadan Max Levchin’in röportajından aklımda kalan bazı bilgileri paylaşmak (parantez içindekiler benim eklemelerim) istiyorum;
- Rus olduğum sanılıyor ama ben Ukrayna’da doğan bir Yahudi’yim.
- Anneannem ve babaannem fizikçiydi. Babam kimyacıydı ama sonradan yazar oldu. Ailede herkes fiziğin bir ucundan tutmuştu.
- Ukrayna’da kalsaydım sanırım yine kodlama yapardım. Üniversitedeyken 4 şirket kurdum ve hepsi başarısız oldu. PayPal beşincisiydi.
- Bir otobiyografim yazılsa başlığı Drive (itici güç) olurdu. Beni ben yapan şey nedir derseniz itici güç derim. Anneannemi örnek aldım. 1,55 boyunda ama tank gibi bir kadındı. Moskova’dan ayrılırken bize bir daha asla geri dönemeyeceğinizi biliyor musunuz dediklerinde , ‘Evet, biliyoruz’ demişti. (Galiba ABD’ye gitmelerini tetikleyen de o olmuş.)
- Jet motorlarından pek anlamam, matematiği çok severim ve baba olana dek iyi vakit geçirmek için olasılık kitabını açıp içindeki soruları çözerdim. (Ben Olasılık Teorisi ve Rastgele Süreçler dersini bir türlü geçememiştim. Olasılıksız kitabı en sevdiğim kitaplardan biri.)
- Ben canım çıkana kadar çalışmaya inanırım. İlk milyon dolarımı kazandığımda ne yaptım? Hiç bir şey. Arkadaşımın evinde banyo yapıyordum ve kendim için bir şeyler yapıp yapmamayı düşündüm. Ev tutacak vaktim olmamıştı. Kalkıp işe gittim.
- Marissa Mayer’in Yahoo’yu kurtaracağına inanıyorum. Onun itici gücü var. (Max, Aralık 2012-Aralık 2015 arasında Yahoo! yönetim kurulundaymış. Şu anda Yahoo! satılmanın eşiğinde.)
- Öldüğümde benim için ‘iyi ve eğlenceli bir babaydı‘ denilmesi yeterli.
- PayPal’ı satmak zor oldu çünkü onu bir çocuğumuz gibi görüyorduk ve büyütüp belli bir noktaya getirmiştim. İş yapmak açısından ise PayPal’ı satmak sanırım doğru bir karardı.
- Annesinin dediğine göre oğlumu da kendim gibi biraz inek yaptım (ki bundan gocunmuyor). Dört yaşındaki oğlum da kodlama biliyor.
Hasıl-ı kelam mesele yine çok çalışmaya, motivasyona ve mütevazı yaşamaya geliyor. Biz bunların kaçına sahibiz?
_ _
1) Zero to One (Sıfırdan Bire) – sf.179
2) Max Levchin – Wikipedia
3) Studio 1.0 – Emly Chang’ın sunduğu program
4) PayPal Mafyası’nın Üyeleri – Ölüm Grubu
5) Arka Kapak’ın Ağustos sayısında Sıfırdan Bire kitabından ve Peter Thiel’den bahsettim. 1 Ağustos’ta bayinize veya babil.com’a uğramayı unutmayın. 😉
Arka Kapak Temmuz Sayısı Çıktı!
Türkiye’nin güzide kitap ve kültür dergisi Arka Kapak‘ın Temmuz sayısı çıktı. 🙂
Bu ayki sayının dosya konusu Dönüşüm romanı ve Franz Kafka. Hani şu;
“Gregor Samsa bir sabah kötü bir rüyadan uyandığında, kendini yatağında korkunç bir böceğe dönüşmüş olarak buldu.”
cümlesiyle başlayan küçük başyapıt. Dönüşüm’ü biraz geç de olsa okumuş ve kitap özetleri sayfama eklemiştim. Dosya konusu yapılacak kadar derin bir kitap olduğunu pekâla söyleyebilirim.
Bu sayıda benim incelediğim kitap ise Nassir Ghaemi’nin ‘Birinci Sınıf Delilik‘ kitabı oldu. Akıl hastalıklarına farklı bir gözle yaklaşan Birinci Sınıf Delilik, hem siyasi/tarihi karakterlere hem de benim gibi delilere ve dahilere meraklı kişiler için farklı bir tat sunuyor.
Her zamanki gibi özel kapak tasarımıyla çıkan Arka Kapak’ı bayinizden veya babil.com’dan alabilirsiniz. 😉
Google Nasıl Yönetiliyor? – Kitap İncelemesi
(Açıklama: Bu yazı ilk olarak Arka Kapak dergisinin Mart sayısında yayınlanmıştır. Buradaki sürüm bazı güncellemeler içerebilir.)
Sağanak bir ilkbahar yağmurunu düşünün. Bardaktan boşanırcasına yağıyor. İnen yağmur damlalarını bir orkestra şefi edasıyla yönetebilir misiniz? Yanıtınız muhtemelen hayır olacak. Ancak söz konusu yağmur, dijital veri yağmuruysa (ki öyle) neler yapılabileceğini sakin kafayla düşünmek gerekiyor.
Uygarlığın başlangıcından 2003’e kadar üretilen bilgi hacmini üretmemiz 2010 yılında sadece iki gün sürmekteydi. Günümüzde ise bu süre muhtemelen saatler seviyesine inmiş durumda. Ve bu veri sağanak yağış altında başarılı bir şirket yönetmek epey zor. Kişisel verilerini ölçmek ve analiz etmekle yetinen biri olarak bu konuda ahkâm kesmeyeceğim. Ancak Google’ın en tecrübeli yöneticilerinden Eric Schmidt ve Jonathan Rosenberg’in tatmin edici tavsiyelerini paylaşmama izin verin.
Üretken Akıllarla Çalışmak
İnternet çağında şirket yönetmenin inceliklerini anlatan Schmidt ve Rosenberg, işin sırrının ‘üretken akıllardan’ oluşan bir ekip kurmaktan ve bu ekibi korumaktan geçtiğini söylüyor. Üretken akılları işe alırken çok seçici olmanın önemine vurgu yapan ikili, üretken akılları analitik, ticari ve rekabetçi olarak tanımlıyor. Onlara itiraz etme hakkı ve olabildiğince özgürlük vermek gerektiğini savunuyor.
Google’ın yönetim stratejilerini, itiraflarını ve hatalarını samimi bir dille anlatan ikilinin satır aralarında yeni üretken akıllara göz kırptığını söylemek yanlış olmaz. Zira gerçek üretken akılları bulmanın zorluğuna ve Google’ın bu konuda sunduğu imkânlara profesyonelce vurgu yapılıyor. Pek tabi Google çalışanlarına da üstü kapalı bir övgü paketi gönderiliyor.
Bu kitabın girişimcilerden en üst kademedeki yöneticilere kadar şirket yönetimi konusunda geniş bir perspektif sunduğunu pekala söyleyebiliriz. Kitapta karar alma, doğru iletişim, inovasyon ve büyük düşünmek konusunda çok önemli tavsiyeler bulmak da mümkün. Yaşanmış olaylar üzerinden yapılan anlatımlar da verilen mesajı içselleştirmenizi kolaylaştırıyor.
İyimser Bir Gelecek
Teknolojik devinimin geleceğine distopik değil, ‘Polyannacı’ gözle yaklaşan Schmidt ve Rosenberg’e göre hiçbir şirketin sonsuza kadar ayakta kalmayacak. Onlara göre bu kitabı (veya bu yazıyı) okuyan ‘üretken akıllar’dan birinin bile Google’ı bitirmesi olasılık dâhilinde. Yani Schmidt ve Rosenberg kendi sonunu bile makul görerek, Polyannacı olmanın hakkını veriyor.
Sözün özü, Google’ın bugün 500 milyar dolara yakın piyasa değerinde, tüm internet trafiğinin yüzde 82’sini çeken ve e-posta istemcisi 1 milyardan fazla kişi tarafından kullanılan bir şirket olduğu düşünürsek, Schmidt ve Rosenberg’in tavsiyelerine kulak asmamak için hiçbir neden yok.
Teknoloji dünyasında kuralların her gün yeni baştan yazıldığını, bir kurala veya yönteme bağlı kalanın değil, dinamik olarak kendini yeni şeylere uyduranın ayakta kalabileceğini de unutmamak gerekiyor.
Kitap hakkında söylenebilecek son şey, sanırım yöneticilerin bu kitabı çalışanlarından önce okuması gerektiğidir. Zira takip edilmediği takdirde çalışanların işyerine duyduğu sadakat gün geçtikçe azalıyor. Yöneticilerin çalışanlarının motivasyonunu ve şirketten ayrılma katsayısını hesaplayabilmesi gerekiyor. Aksi takdirde sağanak yağmur altında sırılsıklam olmak işten bile değil. Bakınız Google bile bu korkudan azâde değil…
Ateşin Aşkı: Semazen’i Öldürmek – Kitap İncelemesi
Pek roman okumam ama arada istisnalar* olmuyor değil. Ateşin Aşkı: Semazen’i Öldürmek de bu istisnalardan biri oldu ve kendimi Konya’da işlenen bir cinayet hikayesinin ortasında buldum.
Yazar Fatih Şahin Işık, ‘Konya’da polisiye roman olur mu?’ sorusuna takılmadan, Konya’yı ve semazenleri romanın merkezine koyarak güzel bir polisiye roman çıkarmış. Kitapta bir semazenin öldürülmesi üzerine iki polis ve bir gazetecinin cinayeti çözme çabası anlatılıyor. Karakterler gayet doğal ve bu da kitabı okurken kendi hayatınızdan bir şeyler bulmanızı sağlıyor.
Konya ve semazenlik hakkında çeşitli bilgiler vermesinin ötesinde, semazenliğin itibarına dair bir eleştiri niteliği taşıması kitabın en önemli tarafı diyebilirim. Bu eleştiriyi de sert bir şekilde değil, olayın akışına uydurarak yapıyor.
Maalesef kitabın kapak tasarımları (benim elimdeki sağdaki) biraz(?) kötü ama içeriğinin çok daha iyi olduğuna sizi temin ederim. 🙂
Kitaptan bir alıntıyla kapatalım;
Uykudaki kişi bilinçli davranışlar sergileyebilir mi? Uykudaki kişinin gördüğü rüyalar gerçek midir? İşte dünyadaki halimiz de bu uyku haline benzer. Eğer insan “ölmeden” yani bedeni ölmeden ölürse, yaşarken uyanırsa, gerçeği görür. Eğer kişi kendini sadece bu bedenin algılarıyla sınırlıyorsa, kendisinin beden ve ruhun ötesinde bir şuurdan, bir bilinç varlık olduğundan haberdar bile değilse, o kişi uyanmadan daima ayakta dahi dolaşsa bile uyku halindedir ve gördükleri tamamen bir rüyadan ibarettir.
–
*Kitabı hediye eden Hasan Yaşar’a teşekkür ediyorum. 🙂
Kitap Adı: Ateşin Aşkı – Semazen’i Öldürmek
Yazar: Fatih Şahin Işık
Yayınevi: Uğur Tuna Yayınları
Sayfa Sayısı: 304 s.
Boyutlar: 14 x 22 cm Eskişehir, 2014
ISBN : 9786059016360
Bedava Ürün, Kullanıcı Sadakati ve Yatırım İlişkisi
Chris Anderson’ın Bedava adlı mükemmel kitabında Bill Gates’in 1998’deki bir üniversite konuşmasından şöyle bir bölüm aktarılıyor;
Çin’de her yıl 3 milyon bilgisayar satılıyor olmasına rağmen insanlar yazılımımız için para ödemiyorlar. Ama bir gün ödeyecekler ve eğer bir şeyi çalacaklarsa bizimkini çalmalarını yeğleriz. Alışkanlık geliştirecekler ve biz önümüzdeki 10 yıl içinde bir ara, paramızı toplama yolunu keşfedeceğiz. – Bill Gates
Evet, Windows asla bedava ürün dağıtan bir şirket olmadı ama Bill Gates, aslolan şeyin ‘kullanıcıları ürüne alıştırmak‘ olduğunu 18 yıl önce gayet güzel özetlemiş.
Günümüzün Silikon Vadisi’nde de bu görüşün hakim olduğunu söylemek yanlış olmaz. Girişimler, kullanıcıları ‘bedava’ bir ürüne alıştırmak için yatırım üstüne yatırım alıyor ve belli bir eşiği geçen girişimler gerçekten para kazanmanın bir yolunu buluyor.
Türkiye’de ise bu ara süreci destekleyecek yatırım sermayesi olmadığı için e-ticaret gibi sıcak para getiren işler öne çıkıyor.
Velhasıl kelam, kullanıcılar öyle veya böyle bedava ürün istiyor. Türkiye’de de yeterince ‘risk’ sermayesi yok. Dolayısıyla bu kısır döngüden kurtulmak için, küresel pazara dönük ‘freemium’ işler çıkarmak tek çıkar yol gibi gözüküyor…