Yeni bir yıla girmek, elbette yeni hedefler koymak için gerekli bir şart değil.
Category: Alışkanlık Geliştirme
40 Günlük Meydan Okumamın Sonuçları ve Yeni Hedefim

Yaklaşık 50 gün önce kendime meydan okumuş ve her gün en az 750 kelime yazma hedefi koymuştum. Kısa süre önce 40 günlük seriyi tamamladım. Hemen rakamlardan bahsedip ardından sürece dair yorumlarımı ve yeni hedefimi paylaşmak istiyorum.
Zinciri kırdım mı?
Hayır. Haftasonları dahil her gün en az 750 kelime yazdım.
Kaç kelime yazdım?
Toplamda 37.434 kelime, her gün ortalama 936 kelime yazdım. Bazı günler tam 750’de durdum, bazen 2000 kelime yazdım. (Kelime başına ortalama 7 karakter dersek 250 binden fazla karakter. Sanırım yıllardır sürekli yazmaktan parmaklarım inceliyor…)
Süreç nasıl geçti?
Belki ilk kez her günün bu kadar özel olduğunu hissettim. Askerde bile günleri böyle saymamıştım. Hedefimi yerine getirmek konusunda biraz takıntılı olduğum için (Çin astrolojisine göre öküz burcuyum) gece 12’den sonra klavye başına oturduğum, gözlerimden uyku aktığı çok oldu. Hedefimi tamamlamak için gece 3’te, 4’te ve hatta 6’da uyumaya gittiğim oldu. Uyumak elbette güzel ama hedefini gerçekleştirmek daha güzel. Yaptığımdan pişman değilim.
“Seks güzel ama rap daha da bir hoştur.” – Ceza
Diğer yandan uyku düzeni bozulunca her şey bozuluyor. Vücut kendini yenileyemiyor vs. Yeni yılın başındaki kurduğum oyunlaştırmalı alışkanlık takvimi de bu yüzden yalan oldu. Webrazzi’ye dışardan destek olmaya başladığımdan beri sanırım ilk defa bu kadar az içerik ürettim. Bloguma yazı yazacağımı söylemiştim ara başaramadım. Yazdığım tek yazıyı son halini vermediğim için yayınlayamadım.
Yazmaya devam mı?
İki hafta önce bu yazıyı yazarken günlük hedefimi 1000 kelimeye çıkarmış ve haftalık 7000 kelimeyi tamamlamaya karar vermiştim. Eğer 5 gün içinde 7000 kelimeyi geçersem haftasonları yazmayacaktım. Bu bir meydan okuma değildi ve şunları yazmıştım;
Hedefimi bu şekilde esnetmemin nedeni kendimi haftalığında daha verimli çalışmaya sevketmek ve uykumu düzene sokmak. Her pazar muhasebemi yapacağım ve eğer başarırsam bu beni mutlu edecek. Dediğim gibi yazmak benim için özel bir yere sahip ve bu yeni hedefi bir meydan okuma olarak yapmayacağım. Artık belli bir disiplin oluşturdum diyebilirim. Eğer işler yolunda gitmezse oturup yeniden değerlendireceğim.
Önceki hafta 7200, geçen hafta bazı sebepler nedeniyle 2650 kelime yazabildim. Kitabımı en kısa sürede bitirmek için haftada en az 7000 kelime yazmak için çabalamaya devam edeceğim.
Yeni bir meydan okuma var mı?
Yeni 40 günlük meydan okumam her gün 25 dakika kitap okumak. Yani 1 pomodoro kadar. İkinci kitap okuma pomodoromu da düzenli hale getirmek istiyorum. Küçük görünebilir ama az da olsa istikrarlı olmak gerçekten daha faydalı. Önemli olan sürdürebilebilir en düşük hedefi belirleyebilmek.
Ölene dek yazabilmek ve okuyabilmek dileğiyle… 😉
Yukarıdaki e-posta aracını kullanmak için tıklayın.
Kendime ilk meydan okumam: Sosyal ağ uygulamalarına veda
2015’te yapmak istediklerimden biri de en büyük düşmanım olan ‘kendime’ meydan okumaktı. Bu ay başından beri yapmaya çalıştığım meydan okumayı nihayet yazıyorum.)
Öncelikle konuyu bilmeyenler için ‘kendine meydan okumanın tanımından bahsedelim. ‘Güçlü bir alışkanlığı belirli bir süre (1 hafta/1 ay) terketmek veya sürekli yapması zor olan bir aktiviteyi düzenli olarak yapmak.’ şeklinde tanımlanabilir, ben ise ‘tembelliğe ve zaman kaybına karşı bir direniş‘ olarak özetliyorum. Kısa veya uzun vadeli bir direniş. Bu yazdığım uzun vadeli.
Ne yapıyorum?
Sosyal ağların mobil uygulamalarına veda ediyorum. Facebook uygulamasını zaten kullanmıyordum. Instagram uygulamasını da bir yükleyip bir kaldırıyordum. Linkedin‘de kararsız kaldım ama onu da kaldırdım. Yine bir gün Twitter’a takılmışken, bu işe bir dur demek gerektiğine karar verdim ve en çok kullandığım Twitter uygulamasını da kaldırdım ve bunun bir meydan okuma olduğuna karar verdim.
Tam dünyayı kurtaracağım, telefonu elime alıyorum. — fırat (@firatdemirel) 27 Şubat 2015
Aslında Twitter’da az sayıda kişiyi takip etmeye çalışan ve bilgi bombardımanından kaçmaya çalışan biriyim. Son zamanlarda biraz fazla kişiyi takip edince (şu anda 354) bir çok kişiyi sessize aldım, herkesi sessize almayı bile düşündüm.
Çok önceleri kişisel paylaşımları ilgimi çekmeyen Serdar Kuzuloğlu’nun sadece blogunu takip etmek amacıyla @Mserdarkblog hesabını bile açmıştım. Twitter’ın ve Instagram’ın hayatımızdan ne kadar çaldığını gerçekten hayal bile edemeyiz. Sonuçta öğrendiğimiz de gereksiz tonlarca şey. Arada bazı iyi şeyler de çıkmıyor değil;
Annemlerin yanında telefona bakarken ilk defa kaçırılmaması gereken bir şeye denk geldim. @thereaIbanksy pic.twitter.com/xjknGWHbQy — fırat (@firatdemirel) 8 Şubat 2015
Amacın nedir kuzum?
Amacım mobile takılıp kalmaktan kendimi kurtarmak, ‘gereksiz taramaları kaçınmak’ ve o süre içinde daha faydalı bir şeyler yapmak. Pocket‘a attıklarımı okumak ve benim için esas olan e-posta, blog ve RSS üçlüsüne daha fazla vakit ayırmak istiyorum. Mobilden kopunca bilgisayarda da sosyal ağlara harcadığım vakti azaltacağımı umuyorum. Diğer blog yazılarına ilişkin fikrimi Twitter’da değil, o blogda yorum olarak paylaşmak istiyorum. (Bkz: Ne güzel yorumlardık eskiden.)
Her ne kadar çok etkisi altında kalmasam da, bildirim çılgınlığına (RIP Gigaom) da dur demiş oluyorum.
Tabii bir de bilgisayarı açmadığım her an hayata daha fazla vakit ayırmış oluyorum.
Ya bir şeye bakmak, ‘tweet’ atmak istersen? Ya bir şey kaçırırsan?
Bir elim Twitter’a uzanabilsin diye Hootsuite‘yi indirmiştim ama onu da kaldırdım. Buffer ile sosyal ağlara arada bir ileti göndermeyi sürdürüyorum.
FOMO‘dan muzdarip değillim artık. Çok lazım olursa mobil tarayıcımdan (Firefox) girebilirim ama önemli bir şeyi kaçıracağımı sanmıyorum. Gerekirse Instagram’ı yükleyip kaldırabilirim ama elinizin altında bir uygulama olmayınca ilk anda paylaşmayı düşündüğünüz şeylerin aslında gereksiz olacağını anlıyorsunuz. Twitter için de bu böyle. Askerdeyken dünyanın bensiz de döndüğünü ve kaçırdıklarımın çok önemli olmadığını pekala gördüm.
Sosyal medya orucu yapmıyorum. Bir hafta bırakıp yine gelmek, spora bir hafta gidip bırakmak gibi bir şey. Bu yaptığımın işe yarayıp yaramadığını okumaya ve yazmaya ayırdığım sürenin değişimiyle ölçeceğim.
Buraya kadar okuduysanız, saygılarımı sunuyorum.
*Ahmet Alpat’ın meydan okumalarına bakınca görmüştüm, Matt Cutts’ın ‘30 days challanges‘ listesi almış yürümüş. Önümüzdeki dönemde faydalanmaya çalışacağım.