Kapitalizm: Bir Hayalet Hikayesi

kapitalizm-bir-hayalet-hikayesi-Front-1Sel Yayıncılık’tan çıkan Kapitalizm: Bir Hayalet Hikayesi‘ni nihayet bitirebildim. Genel bir kapitalizm eleştirisi olduğunu düşünerek almıştım ama Hindistan özelinde olması – muhtemelen başka şekilde göremeyeceğim – farklı bir pencereye kafayı uzatmamı sağladı.

Yazar Arundhati Roy, kitaba adını veren ilk bölümde Hindistan’ın zenginlerini ve ülkenin nasıl paylaşıldığını anlatıyor.

Webrazzi’de Hindistan’ın internet yatırımları yazdığım için kitap daha bir ilgimi çekti. Örneğin Mark Zuckerberg, Bill Gates, Richard Branson (Kapitalizm 24902 diye bir kitabı var) gibi isimlerin yer aldığı küresel iklim değişikliğine karşı kurulan bir organizasyonda yer alan Mukesh Ambani‘nin kim olduğunu bu kitaptan öğrendim.

Ambani, Hindistan’ın en zengin ismi. Serveti 20 milyar dolar. 477 milyar dolarlık Reliance Industries Ltd.’nin çoğu ona ait. RIL ise Hindistan’da 4G bandı yayın lisansına sahip tek şirket olan Infotel’in hisselerinin yüzde 95’inin sahibi ve Ambani’nin bir kriket takımı var.

Diğer yandan arabalarına burun kıvırdığımız Tata‘nın 80 ülkede 100’den fazla şirketi işlettiğini öğrendim. Daha önce paylaştığım gibi Tata, Hindistan’ın en eski ve en büyük özel sektör enerji şirketlerinden biri. Madenleri, gaz yatakları, geniş bantlı haberleşme ağları ve daha fazlasına sahip bir şirket. Kitaba göre bazı kasabaların tamamı Tata’nın. Taj Hotel zinciri, Jaguar, Land Rover, Daewoo da. Yazar şöyle diyor;

‘Tata’nın şöyle bir reklam sloganı pekala olabilir: Bizsiz Yaşayamazsınız.’

Vikipedi‘ye göre savaş karşıtı bir eylemci olan Arundhati Roy, kitabın sonraki bölümlerde biraz daha iç siyasi gelişmelere ve özellikle Keşmir Sorunu‘na ve Keşmir’in Hindistan hükümeti tarafından sömürülmesine parmak basıyor. Dört kez patlak veren Pakistan-Hindistan savaşlarının temel noktalarından biri olan Keşmir ile ilgili bir kaç direnişçi hikayesine yer veriyor ve kitabın sonunda Occupy Hareketi’ne ve kapitalizm karşıtı direnişlere selam göndererek Halk Üniversitesi’nde yaptığı konuşmasını paylaşıyor.

Müslümanlara uygulanan Gücerat Pogromu (Gücerat Soykırımı) ve 2001’de Pakistanlılar tarafından yapıldığı düşünülen parlamento baskını kitapta dikkatimi çeken diğer bazı detaylar. Kuru ve abartılı bir kapitalizm eleştirisinden ziyade sakin bir kitap ortaya koyan Arundhati Roy’un diğer kitaplarına göz atmanızı önerip bir kaç alıntıyla bu kitap özetini de kapatayım;

  • Şirket hayırseverliğinin çağdaş hafızalardan silinip giden büyüleyici tarihi, 20 yy. başlarında, bağışlarla işleyen vakıf şeklinde yasal bir çerçeveye oturtulmasıyla birlikte ABD’de başladı. Böylece kapitalizimin (ve emperyalizmin) yolunu açan, sistemin devamını sağlayan devriye rolü misyonerlerden şirketlere geçti. Rockfeller Vakfı, Ford Vakfı, Carneige Corp. vs.. (bu konuda ayrı bir paylaşım yapabilirim)
  • 1919’da ABD’de alışveriş merkezi sahibi Edward Filene, işçilere geri ödeyebilecekleri krediler vererek kitlesel bir tüketim toplumu yaratılabileceğine ve ulusal gelirlerin eşitlikçi dağıtılabileceğine inanmıştı. Kapitalistler, fikrin ilk bölümüne daha çok ilgi gösterdiler ve çalışan insanlara on milyonlarca dolarlık ‘geri ödeyebilecekleri’  kredi dağıtarak ABD işçi sınıfını sürekli borç içinde olan, benimsedikleri hayat tarzına para yetiştirmeye çalışan insanlara dönüştürdüler.
  • Yıllar sonra bu fikir Muhammed Yunus ve Garmen Bank’in verdiği mikrokredilerle Bangladeş’in yoksullaştırılmış kırsal kesimlerine kadar sızdı ve yıkıcı sonuçları oldu (bu konuda aksi iddilar da var tabi). Hindistan’daki mikrofinans yüzlerce intihardan sorumludur. 18 yaşındaki bir kızın intihar mektubunda şu yazıyordu; Çok çalışın, para kazanın. Kredi almayın.
  • Savaşlarda silahlara ihtiyacımız var mı? Yoksa silah pazarı yaratmak için savaşlara mı ihtiyacımız var? Sahi Avrupa, ABD ve İsrail ekonomileri büyük ölçüde silah sanayilerine dayanmıyor mu? Çin’e üretim yaptırmadıkları tek alan bu.
  • Günde 20 rupiyle yaşayan 830 milyon insan…
  • ABD’nin ‘stratejik ortağı’ olmak, devlet başkanlarının birbirlerine arada sırada dostane telefonlar edip durduğu anlamına gelmiyor. Her düzeyde işbirliği (müdahele) anlamına geliyor. ABD Özel Güçleri’nin Hindistan topraklarında konuşlandırılması, istihbarat paylaşımı vb. anlamlara geliyor. … Hindistan’ın dans pistinde kendisine ayı gibi sarılan bir partnerle dans ettiği, dans etmeyi reddettiği anda yakılıp yıkılacağı eşitsiz bir ortaklık anlamına geliyor.

Üniversite konuşmasından;

  • Biz bugün burada konuşurken ABD ordusu Irak ve Afganistan işgallerini sürdürüyor. İnsansız Abd uçakları Pakistan ve ötesinde sivilleri öldürüyor. On binlerce ABD askeri ve ölüm müfrezesi Afrika içlerine ilerliyor. Trilyonlarca dolarınızı Irak ve Afganistan işgallerinde harcamaları yetmiyormuş gibi şimdi de İran’a savaş lafları konuşulmaya başlandı (şu anda ABD ile İran barışmış durumda) Büyük Bunalım’dan bu yana silah imalatı ve savaş ihracatı ABD’nin ekonomisini canlandırmasının temel yolları olageldi. Daha geçenlerde Barack Obama yönetimindeki ABD, Suudi Arabistan ile 60 milyar dolarlık bir silah anlaşması imzaladı. Benim ülkem Hindistan’a 5 milyar dolarlık askeri uçak sattı; benim ülkemde Afrika’nın en yoksul ülkelerindeki yoksulların toplamından daha çok yoksul var. Hiroşima ve Nagazaki’nin bombalanmasından, Vietnam’a, Kore’ye, Latin Amerika’ya kadar tüm o savaşlar milyonlarca can aldı, hepsi ‘Amerikan hayat tarzını’ garantiye almak için yapıldı.
  • Taleplerimiz şunlardır; 1) Şirketler aradı sahipliğe son verilsin. Örneğin silah imalatçıları televizyon kanalı sahibi olmasın. 2) Su, elektrik, sağlık ve eğitim gibi doğal kaynaklar ve temel altyapı özelleştirilmesin. 3) Herkesin barınma, eğitim, sağlık hakkı vardır. 4) Zengin çocukları ebeveynlerinin varlığını miras alamasın.

Leave a Reply