Hedef belirleme söz konusu olduğunda yazarlar için günlük kelime sayısı ilk akla gelen ve uygulanan hedef ölçeği oluyor.
Tag: yazmak
40 Günlük Meydan Okumamın Sonuçları ve Yeni Hedefim

Yaklaşık 50 gün önce kendime meydan okumuş ve her gün en az 750 kelime yazma hedefi koymuştum. Kısa süre önce 40 günlük seriyi tamamladım. Hemen rakamlardan bahsedip ardından sürece dair yorumlarımı ve yeni hedefimi paylaşmak istiyorum.
Zinciri kırdım mı?
Hayır. Haftasonları dahil her gün en az 750 kelime yazdım.
Kaç kelime yazdım?
Toplamda 37.434 kelime, her gün ortalama 936 kelime yazdım. Bazı günler tam 750’de durdum, bazen 2000 kelime yazdım. (Kelime başına ortalama 7 karakter dersek 250 binden fazla karakter. Sanırım yıllardır sürekli yazmaktan parmaklarım inceliyor…)
Süreç nasıl geçti?
Belki ilk kez her günün bu kadar özel olduğunu hissettim. Askerde bile günleri böyle saymamıştım. Hedefimi yerine getirmek konusunda biraz takıntılı olduğum için (Çin astrolojisine göre öküz burcuyum) gece 12’den sonra klavye başına oturduğum, gözlerimden uyku aktığı çok oldu. Hedefimi tamamlamak için gece 3’te, 4’te ve hatta 6’da uyumaya gittiğim oldu. Uyumak elbette güzel ama hedefini gerçekleştirmek daha güzel. Yaptığımdan pişman değilim.
“Seks güzel ama rap daha da bir hoştur.” – Ceza
Diğer yandan uyku düzeni bozulunca her şey bozuluyor. Vücut kendini yenileyemiyor vs. Yeni yılın başındaki kurduğum oyunlaştırmalı alışkanlık takvimi de bu yüzden yalan oldu. Webrazzi’ye dışardan destek olmaya başladığımdan beri sanırım ilk defa bu kadar az içerik ürettim. Bloguma yazı yazacağımı söylemiştim ara başaramadım. Yazdığım tek yazıyı son halini vermediğim için yayınlayamadım.
Yazmaya devam mı?
İki hafta önce bu yazıyı yazarken günlük hedefimi 1000 kelimeye çıkarmış ve haftalık 7000 kelimeyi tamamlamaya karar vermiştim. Eğer 5 gün içinde 7000 kelimeyi geçersem haftasonları yazmayacaktım. Bu bir meydan okuma değildi ve şunları yazmıştım;
Hedefimi bu şekilde esnetmemin nedeni kendimi haftalığında daha verimli çalışmaya sevketmek ve uykumu düzene sokmak. Her pazar muhasebemi yapacağım ve eğer başarırsam bu beni mutlu edecek. Dediğim gibi yazmak benim için özel bir yere sahip ve bu yeni hedefi bir meydan okuma olarak yapmayacağım. Artık belli bir disiplin oluşturdum diyebilirim. Eğer işler yolunda gitmezse oturup yeniden değerlendireceğim.
Önceki hafta 7200, geçen hafta bazı sebepler nedeniyle 2650 kelime yazabildim. Kitabımı en kısa sürede bitirmek için haftada en az 7000 kelime yazmak için çabalamaya devam edeceğim.
Yeni bir meydan okuma var mı?
Yeni 40 günlük meydan okumam her gün 25 dakika kitap okumak. Yani 1 pomodoro kadar. İkinci kitap okuma pomodoromu da düzenli hale getirmek istiyorum. Küçük görünebilir ama az da olsa istikrarlı olmak gerçekten daha faydalı. Önemli olan sürdürebilebilir en düşük hedefi belirleyebilmek.
Ölene dek yazabilmek ve okuyabilmek dileğiyle… 😉
Yukarıdaki e-posta aracını kullanmak için tıklayın.
40 Günlük Alışkanlık Serisi 1: Günde 750 Kelime Yazmak

Özellikle son 6 ayda blogumu ihmal ettiğim için kendime kızıyorum. Çeşitli gerekçeler sıralayabilirim ama fizik kurallarına aykırı olmadıkça gerekçelerin çoğunun ihmalkarlıktan kaynaklandığını düşünmeye başlayalı epey oldu. Bizi sıkıştıran, meşgul taklidi yaptıran şey aslında işlerin çokluğu değil; plansızlık ve zamanında hızlıca başlanıp yapılmayan işler. Savsaklama konusuna Prokrastıneyşın kitabı eşliğinde ayrı bir yazıda gireceğim için direkt uzatmayayım.
Bu yazıyla 40 Günlük Alışkanlık Serisi’ni başlatmış bulunuyorum.
Her şeyi devletten ve takipçilerden beklememek lazım. 🙂
30 fava ilk 30 günlük meydan okumama başlarım. 🙂 #30dayschallenge
— Fırat Demirel (@firatdemirel) February 6, 2018
Neden 40 Günlük Alışkanlık Serisi?
Aslında bunu Matt Cutts’tan ilham alan Ahmet (Alpat) gibi 30 Day Challenge (30 günlük meydan okuma) şeklinde yapacaktım ama bizdeki “Bir adama kırk gün deli dersen deli olur.” sözüne rağbet etmek istedim. (Bkz: Barış Özcan’ın 40 gün erken kalk daveti)
Meydan okuma yerine alışkanlık deme nedenim ise bir şeylerin gerçekten alışkanlık haline geldiğinde kolaylaştığını görmek oldu. (Bunun için çeşitli uygulamalar da var.) Alışkanlık geliştirmek bence bir şeyi monotonlaştırmak değil. Aksine bir işi daha kolay ve daha iyi yapabilir hale gelmek. Bir buçuk yıl önce küçük bir hedefle başladığım işi halen (her gün) yapıyor olmam da bu sayede oldu. O yazıda savunduğum iki temel şey vardı;
- Gerçekten sürekli yapmak istediğin bir iş bul
- O işi en kısa sürede yapmaya çalış
Elbette her işi yapmak için keyfimizin gelmesini bekleyemeyiz ama sürekli yapacağımız işi isteyerek yapmak ve küçük başlamak gerçekten önemli. Bir şeyi yapmaya alışınca zihnimiz ve bedenimiz daha kolay harekete geçiyor. Duke Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırma da gün içinde verdiğimiz kararların yüzde 40-45’i aslında alışkanlık haline getirdiğimiz şeyler olduğunu söylüyor. Burada Aristoteles’in sözünü hatırlatmadan geçemeyeceğim; bizi tanımlayan şey sürekli yaptığımız işin ta kendisi.
Sürekli yaptığımız şey neyse, biz o'yuz. O halde, mükemmellik bir eylem değil, bir alışkanlıktır. – Aristoteles
— Fırat Demirel (@firatdemirel) September 3, 2016
İlk Hedef: Günde 750 Kelime Yazmak
1000 kelimeyi fazla, 500 kelimeyi az bulduğum için hedefimi 750 kelime olarak belirledim. Zaten hedefi aşmak serbest, önemli olan altında kalmamak. Her sabah önce bu hedefi tamamlamaya çalışacağım ve tamamlamadan uyumayacağım. (75’in Ardahan’ın plakası olması da ayrı tesadüf…)
40 gün sonunda 30 bin kelime yazmış olmak beni her şekilde memnun edecek. Bunun önemli kısmını kitabıma ayırmayı düşünüyorum. Ama blogumu da beslemeye çalışacağım. Hedefimi de Ulysess uygulamasıyla takip edip Twitter’dan paylaşacağım. Tıpkı aşağıda olduğu gibi.
Bugün 913 kelime yazdım. @ulyssesapp #amwriting #gün1 pic.twitter.com/i7n0GTKlR7
— Fırat Demirel (@firatdemirel) February 13, 2018
Peki ya Ödül?
Benim bu iş için belirlediğim ödül de uzun süredir ertelediğim Bursa gezisi ve arkadaş ziyareti olacak. (Yazıyı yazarken daha iyi ve bu çalışmama değecek bir ödül bulamadım ama bulursam değiştirebilirim.)
Bu arada “Ödül ile motivasyon olmaz” diyebilirsiniz ama hedefleri gerçekleştirememenin arkasında da bir ödüllendirme mekanizması var. Beynimiz bizi kısa süreli rahatlamalarla ödüllendirerek kandırmak istiyor, “Şimdi rahatına bak, yarın halledersin” diyor. Ya o kısa süreli rahatlamaya aldanıp hedefimizden vazgeçeceğiz, ya da hem işimizi yapıp hem de gerçek bir ödüle uzanacağız. Ben demiyorum, araştırmalar diyor ve bence doğru diyor.
Buraya kadar okuduysanız lütfen teşekkürlerimi kabul edin ve bana şans dileyin. 😉
Yukarıdaki e-posta aracını kullanmak için tıklayın.
Görsel Kaynak: Pexels.com
Yazarın Dikotomi Paradoksu
Haftasonu Engin Koca‘nın Bilim Devrimi ve Felsefesi dersini dinlerken konu ‘dikotomi paradoksu’na geldi. Biraz önce de yine bir yazı üzerinde bir kaç düzenleme yapınca bu iki şeyi birbirine bağlamış bulundum.
Wikipedia, dikotomi paradoksunu için şöyle açıklıyor;
A kişisinin d noktasına gitmesi gerektiğini hayal edelim. Fakat d’ye gitmeden, önce d’ye olan mesafenin yarısını gitmek zorundadır. Fakat d’ye olan mesafenin yarısını gitmeden önce bu mesafenin çeyreğini gitmesi gerektir. Daha sonra çeyreği gidebilmek için sekizde birini gitmesi gerekmektedir; bu böyle devam eder. Sonuç olarak A kişisinin sonsuz sayıda mesafe gitmesi gerekir. (Yani hedefine ulaşamaz)
Şimdi bunu bir yazarın kusursuz metin hedefine ulaşma isteği için yazalım;
Bir yazıyı kusursuz şekilde düzeltmek istediğimizi hayal edelim. Fakat yarısını düzeltmeden önce onun yarısını düzeltmek gerekir. Sonra onun yarısını, sonra onun yarısını… Bu böyle devam eder. Yani bir metin asla kusursuz hale getirilemez.
Gramer ve imla hataları elbette tam olarak düzeltilebilir ancak her yazının, akıcılık ve aktarılmak istenen anlam bakımından sürekli güncellenebileceğini düşünüyorum. O nedenle eski yazılarımı da okudukça düzeltmeden edemiyorum.
Eğer daha önce okumadıysanız Ernest Hemingway’in Yazarlara Tavsiyeleri‘ni okumanızı tavsiye edeyim ve Hemingway’in bir sözüyle kapatayım;
Yazmak asla yapılabileceği kadar iyi yapılamayan bir şeydir. Sürekli bir meydan okumadır ve hayatımda yaptığım her şeyden daha zor. Bu yüzden yapıyorum ve iyi yapınca mutlu oluyorum.
Sonradan gelen ekleme;
Tam 'bu cümle oldu' dediğim anda farklı bir söylem düşünüp yeniden yazıyorum. Ve bazen bu iş çok uzun sürüyor…
— Fırat Demirel (@firatdemirel) March 5, 2017
* Bilim Devrimi ve Felsefesi dersini Hikmet Okulu‘nun ikinci yılı kapsamında alıyorum. Bkz: Önceki dersten bir fotoğraf.
Ernest Hemingway’den Yazarlara Tavsiyeler
ABD’li romancı, kısa hikâye yazarı ve gazeteci Ernest Hemingway‘in (1899 – 1961) Yazmak Üzerine adlı kitabından tavsiyeler paylaşacağımı daha önce söylemiştim. Bu küçük kitap Hemingway’in bir eseri değil ama onun yazmak ve yazarlık üzerine farklı paylaşımlarını, tavsiyelerini bir araya getiren güzel bir kitap.
Kitapta farklı başlıklar altındaki paylaşımlar ve tavsiyelerden bir kısmını derlemek istedim. İyi bir çocuk olursak, belki biz de Hemingway kadar etkili bir yazar olabiliriz.
Yazarlık Nedir?
- Düz yazının kuralları uçuş matematik ve fizik kuralları kadar gerçektir.
- Bütün iyi kitapların ortak bir özelliği vardır; gerçekte olanlardan daha sahicidirler.
- Kimse bilemez anlayamaz ve hiç kimse işin sırrını veremez. İşin sırrı şiiri düzyazı gibi yazmak ve bu da yapılması en zor şey.
- Sembolizm falan yoktu. Deniz denizdir. Yaşlı adam yaşlı adamdır. İnsanların sembolizm dediği şey saçmalık. Bundan ötesini ancak zaten biliyorsan görürsün. (Hemingway’in bu konuda farklı bir iki paylaşımını da hatırlar gibiyim, zira tavsiyeler kronolojik olarak listelenmemiş.)
- Her okuyuşta yeni bir şey görür veya öğrenirsin.
- Öyküleri uydururken onları anlatıcının başına geçmiş gibi yazman gerekir. Eğer bunu yeterince iyi kotarırsan okuyucuyu da olayların kendi başından geçtiğine inandırabilirsin.
Yazarın Özellikleri
- Öncelikle yetenek olmalı. Hem de büyük bir yetenek. Sonra disiplin olmalı, sonra ise olasılıkları kucaklayan bir kavrayış ve taklitçiliği önleyecek katışıksız bir bilinç gerekli.
- Yazar zeki olmalı, önyargısız olmalı ve en önemlisi hayatta kalabilmeli. Zaman öylesine kıt ki yazarın en büyük başarısı hayatta kalmak ve işini getirebilmektir.
- Yazarlığı son derece ciddiye almak iki mutlak gereklilikten biridir İkincisi ise maalesef yetenektir.
- Hak ve haksızlık anlayış olmayan bir yazar roman yazacağına kalkıp özel çocukların gittiği bir okulun yıllığına düzenlesin daha iyi.
- İyi bir yazar mümkün olduğunca her şeyi bilmelidir. Tabii ki her şeyi bilemeyecektir. Çabucak öğrenemeyecek bazı şeyler vardır ve onları öğrenmenin bedelini elimizdeki tek şey olan zamanla ağır bir şekilde öderiz ki onlar hayattaki en basit şeylerdir. Onları bile öğrenmek hayat boyu sürer.
- Dürüstlük dışında iyi bir yazarın sahip olması gereken tek şey hayal gücüdür. Hayatta ne kadar çok şey öğrenirseniz hayal ettikleriniz o kadar gerçekçi olur.
- Bir yazar için küçük yaşta en iyi alıştırma mutsuz bir çocukluktur.
Yazarlara Tavsiyeler
- Başta nasıl olduğuna bak. Yazar tepeden tırnağa enerji ve heveste doludur ama okuyucuya hiçbir şey aktaramaz. Sonra enerjini harcarsın, hevesin geçer ama nasıl yazacağını öğrenirsin ve gençliği geride bıraktığında yaptığın iş gençken yaptığından daha iyi olur.
- Bazen bir öyküye başlayıp tıkandığında, endişelenme. Nasıl her zaman yazdıysan şimdi de yazacaksın. Tek yapman gereken doğru bir cümle yazmak. Bildiğin en doğru cümleyi yaz. Ben böyle diye düşünürüm.
- Yazmaya çalışırken en zor şeyin olan biteni, yaşadığın duyguları uyandıran esas eylemleri yazıya dökmek olduğunu farkettim.
- Bir yazar kendini nasıl eğitir? Önünde olup biteni izle. Etrafındaki sesleri ve söylenenleri hatırla. Sende duygu uyandıran şeyi, heyecanı yaratan eylemi bul. Sonra bunu net olarak okuyucunun da anlayabileceği ve senin aynı şekilde hissedebileceği şekilde yaz. Bu dört dörtlük bir egzersizdir.
- Veya değişiklik olsun diye bir başkasının kafasına gir. Sadece kimin haklı olduğunu düşünme. Bir insan olarak kimin haklı kimin haksız olduğunu bilirsin. Karar vermen ve bu kararları uygulaman gerekir. Bir yazar olarak ise yargılayamazsın, anlamazlısın.
- İnsanlar konuşurken onları tamamiyle dinle. Kendi söyleyeceğin şeyi düşünme. Bir yazarı kurutan işte budur, dinlememek.
- Harika olan ise dayanmak, işini yapmak, görmek, duymak, öğrenmek ve anlamak ve bildiğim bir şey varsa onu vakti gelince öyle çok da geç kalmadan yazmak. Eğer bir bütün olarak net bir şekilde görebiliyorsan, dünyayı bırak kurtarmak isteyenler kurtarsın. Zira o zaman gerçeğine uygun yaptığın her parça bütünü yansıtır. Mesele çalışmak ve bunu yapmayı öğrenmektir.
- Kitabına güzel olan kadar kötü ve çirkini de koymalısın. Çünkü her şeyin güzel olması inandırıcı olmaz. Hayat böyle değil. İstediğin şekilde yazmanın tek yolu, her iki tarafı hatta üç, dört boyutunu göstermek.
- Hava durumu lanet kitabına koymayı unutma. Havanın nasıl olduğu çok önemlidir.
- Noktalama konusundaki tavrım olabildiğince gelenekseldir. Kendi reformlarını yapma hakkını elde etmek için önce sıradan ekipmanlarla herkesten çok daha iyi olabileceğini kanıtlaman gerekir. (Noktalama işaretlerini kullanmadan yazı yazmak konusunda Barış Özcan’ın şu videosuna göz atın.)
- Sözlüğe ihtiyaç duyan bir yazarın aslında yazmaması lazım. Sözlüğü baştan sona en az 3 defa okuyup bitirmiş ve çoktan ihtiyacı olan bir başkasına ödünç vermiş olmalıdır. Bir yere uyan yalnızca belli sözcükler vardır ve benzetmeler (getirin bakayım sözlüğümü) arızalı mühimmattan farksızdır (şu an için daha aşağılayıcı bir şey düşünemiyorum). (Soldaki parantezler Hemingway’e ait)
- Gazetede çalışmayı önerir misiniz? Star’da basit açıklayıcı cümleler ile yazmayı öğrenmek zorundaydık. Bunun herkese faydası vardır. Gazetede çalışmanın bir yazara kesinlikle zararı olmaz. Hatta zamanında bırakmayı becerebilirse faydası dokunur.
- Bir kitabı bitirdikten sonra duygusal olarak tükenmiş oluyorum. Eğer değilsem duyguyu okuyucuya bütünüyle aktaramamışım demektir. Her neyse, en azından bende böyle oluyor.
- Başlık bulmaya çalışmak pokerde kart çekmeye çok benzer. Çeker durursun ve elinde bir sürü işe yaramaz kart birikir, ama eğer azimle devam edersen sonunda iyi bir elin olur.
Çalışma Alışkanlıkları
- Rahat yazabiliyorken bırak ve ertesi gün başına tekrar oturana kadar hiç düşünme ve endişelenme. Böylece bilinçaltın sürekli olarak bu konu üzerinde çalışacaktır. Eğer bilinçli olarak düşünür ve tasalanırsan fikir öldürürsün ve beynin daha çalışmaya başlamadan yorulmuş olur… İşin en zor kısmı romanı bitirmektir.
- Kafamı yazmaktan uzaklaştırmak için bulabildiğim kitapları okurdum.
- Çok güzel bir öykü yazdığıma emin olsam da ancak ertesi gün okumadan tam olarak ne kadar iyi olduğunu anlayamazdım.
- Genellikle sabahları yazmaya başlamadan önce hiçbir şey okumam ki işe kimsenin yardımı olmaksızın, etkisi altında kalmaksızın ve sunduğu muhteşem örnekleri veya omzunun üstünden beni izlemesine maruz bırakılmaksızın girişebileyim.
- İyi miyim kötü mü depresyonu sanatçının ödülü olarak bilinir.
- Ben basit bir yazarım. Kitaplarındaki hava neredeyse her zaman dışarıdakiyle aynıdır.
- Günlük iyi yazılmış 400-600 sözcük arasının benim için en uygun hız olduğunu fark ettiğimden beri bununla mutluyum. Yine de sadece 320 sözcük yazmışsam da iyi hissediyordum.
- Küçük başarılara sığınmak, fakir arkadaşlara iyilik yapmak gibi şeyler yalnızca pes etmenin farklı bir yoludur.
- Yazarlar yalnız çalışmalıdır. Birbirini sadece işleri bitirdiklerinde, o zaman bile çok sık olmamak şartıyla görmelidirler. Gerçek manada yazmak yalnız bir hayattır, cemiyetler yazarın yalnızlığını bir ölçüde hafifletse de sanmıyorum ki yazısını iyileştirirsin. Yazar yalnızlığını üzerinden arttıkça sosyal çevrelerde itibarı artar. Ama genellikle yazdıkları kötüleşir. Çünkü bu iş yalnız yapılan bir iştir ve eğer yeterince iyi bir yazarsa her gün ya ebediyetle veyahut ebediyetin yokluğuyla yüzleşmek zorundadır.
Yazmanın Eziyeti ve Hazzı
- Bence temelde iki şey için yazarsın; öncelikle tamamen mükemmelleştirmek amacıyla kendim için, ki durum bu değilse ne alâ, sonra da okuma yazma bilsin-bilmesin, hayatta olsun-olmasın, sevdiğin kadın için.
- Yazmak güç iş Max. Ama hiçbir şey daha iyi hissettirmiyor.
- Yazmak asla yapılabileceği kadar iyi yapılamayan bir şeydir. Sürekli bir meydan okumadır ve hayatımda yaptığım her şeyden daha zor. Bu yüzden yapıyorum ve iyi yapınca mutlu oluyorum.
- Bana para ödense de ödenmese de mutlu olmak için yazmak zorundayım. Bu berbat hastalıkla doğmuşum, seviyorum yazmayı ve bu daha beter. Durumumu hastalıktan kabahate çeviriyor.
- Bilirsin kurgu, daha doğrusu düzyazı yazarların en zor kısmıdır. Sırtını yaslayabileceğin güvenilir bir dayanağın yoktur. Somut olmayanı alıp somutlaştırma ve onu okuyucunun yaşamının bir parçası olabilecek kadar normal göstermen gerekir.
- Yazmanın kuralı yoktur. Bazen kendiliğinden ve kusursuz bir şekilde gelir, bazen kayayı matkapla delip parçalamaya benzer.
- Çok komik bir kitap yazmak için önce büyük eziyet çekmek gerekir.
Ne Hakkında Yazmalı
- Kişisel trajedini unut. İncindiğin zamanda acınla sahtekarlık yapma, kullan onu. Bir bilim adamı tarafsızlığına yaklaş, ancak sırf senin veya tanıdığın birinin başına geliyor diye lüzumsuz önem atfetme
- Dostoyevski Sibirya’ya sürgün edilince Dostoyevski oldu. Yazarlar haksızlıkla kılıçlar gibi dövülür.
- Bildiğim her şey hakkında birer öykü yazmaya karar verdim. Yazarlık kariyerim boyunca da bunu yapmaya çalıştım; sıkı ama faydalı bir disiplindi. (Benim de blogumumu kişisel hafızama yakın bir hale getirmek istediğim doğrudur.)
- Dünyada yapılabilecek en zor şey, insan üzerine gerçekten dürüst düz yazı yazmak. Önce konuyu tanımalısın, sonra da nasıl yazılacağını bilmelisin. İkisi de bir ömürlük işler.
Kısa ve gösterişsiz yazı tarzıyla ustalaşan Hemingway hakkında Birce Altay’ın şu yazısına, anlaşılır yazmak konusunda paylaştığım araçlara ve Umberto Eco’nun Gibi Yazmak başlıklı yazıma göz atabilirsiniz.
Her Gün Yaz(ma)mak
Her gün en 50 kelimelik bir şeyler yazmaya başladığımda nereye kadar gideceğimi bilmiyordum. 13 Ocak’tan bu yana her gün bir şeyler yazıyorum ve sanırım 100’den fazla yazı yazdım. Bunu yaptığıma pişman değilim, elbette çeşitli faydaları oldu. Amma velakin, her gün bir şeyler yazmak için gecenin son saatlerini zorladığımı farkettim ve bunun böyle gitmemesi gerektiğini düşünmeye başladım. 🙂
Evet, kesinlikle yazmak lazım ama küçük içerikler oluşturmak ve başkalarına kuru akıl vermek yerine, 2015 yılı başındaki hedefime dönerek, her hafta bir konuda detaylı bir yazı yazmayı planlıyorum. Araştırılmış, hikayeye dönüştürülmüş veya deneyimlerden süzülmüş şeyler yazmak.
Bu arada kitaplara daha fazla vakit ayırmak ve öğrendiğim farklı bilgileri de bloguma sürekli eklemek gibi bir niyetim var. Bu sayede farklı bilgilerin olduğu bir bilgi havuzu da oluşturmaya çalışacağım. Niyetim yukarıdaki arama çubuğunun sıkça kullanılması.
Yine saati uzattığımı farkedip burada kesiyor ve yorumlarınızı merakla bekliyorum. 🙂