Bence daha iyi bir şeyler yapabilmenin sırrı eleştirel düşüncede yatıyor. Ancak eleştirel düşünce olgunluğuna pek sahip olduğumuzu düşünmüyorum.
Çoğunlukla bilmediğimiz konularda ahkam kesiyor, atıp tutuyor, zamanımızı boşa tüketiyoruz. Eleştirmiyoruz, bir başkasını kötülüyor ve kendi benliğimizi yükseltmek istiyoruz.
Daha iyi olmak yerine, muhalefet saflarına sıkı sıkıya sarılıyoruz.
Eleştirel düşünce kabiliyeti, tecrübe, bilgi ve en önemlisi saygı gerektiyor. Bir işi eleştirecek kişinin o işe biraz kafa yormuş olması, daha ziyade yapıcı olması gerekiyor. Kısaca, beni eleştirecek kişinin benim işimden anlaması gerekiyor.
Cemil Meriç‘in bir sözü de tam bu noktaya parmak basıyor;
Shakspeare’i eleştirmek için en az bir Tolstoy olmalı insan.
ve Ranga Guru işimizi kuru eleştirilerden korumanın sırrını veriyor;
İnsanlara fırsat verirseniz, ne kadar acımasız bir eleştiri sağanağı ile karşılaşacağınızı görürsünüz. Hayatında resim yapmamış insanlar dahi gelip sizin resminizi karalar.
Emeğinizin karşılığını, ne yaptığından haberi olmayan insanlardan alamazsınız. Onlara göre sizin emeğinizin hiç bir değeri yoktur.
Sakın emeğinizi bilmeyenlere sunmayın ve asla bilmeyenle tartışmayın.
Hiç kimse bilmediği bir konuyu düzeltmeye kalkamaz, cesaret edemez. Yapıcı olmak eğitim gerektirir. Onlardan hatanızı düzeltmelerini, yapıcı olmalarını isteyin.
Mesleğinizde usta olmanız yetmez, bilge de olmalısınız..
O nedenle herkesin eleştirisini dikkate almıyorum, tüm dikkatimi iyi eleştirilere veriyorum. Herkese de bunu tavsiye ediyorum.
Notumu düşüyor ve yorumlarınızı bekliyorum..
Güncelleme (12.11.05):
Musa Ünalan bu konuya temas eden güzel bir alıntı paylaştı.
Eleştiri zihnimizin anlama çabası olarak değer kazanır. Yoksa negatif bir tutuma dönüşür ki başkasını değersizleştirmeye yönelirken, tenkitte bulunan özne farkında olmadan kendi değersizliğini ifade etmiş olur.
Anlama kabiliyetinden yoksun, sıradanlaşmış ve irfandan yoksun değerlendirmeler iyiye ve doğruya dair bir ölçü ortaya koymazlar. Yaşam tarzlarının daha iyi veya üstün olduğunu sanan ve deformasyona uğramış dünya görüşleriyle haklı ve dolayısıyla bilge olduğunu düşnenleri gerçek eleştiri kültürü ile tanıştırmak hayırlı bir uğraş olacaktır. (kaynak)
Comments
Sana hem katılıyor hem katılmıyorum.
Saygısızlık yapmamak şartıyla herkesin herşeyi eleştirmeye hakkının olduğunu düşünüyorum. Bir işi eleştirmek için o işi bilmek veya daha iyi bilmek gerekmez.
Belediye 40cm yüksekliğinde kaldırımlar koyduğunda bu kaldırımların boyutunu şehircilikten daha iyi anladığımız için eleştirmiyoruz.
Elektrikler kesildiğinde hizmet sağlayıcıyı eleştiriyoruz. Ama çoğumuz priz bile takamayız.
Bu iki ufak örnekte bile hangimiz kendisini haklı görmüyor? Haklı olduğumuz bu durumlarda eleştirmeye de hakkımız var elbette.
Peki sırf haklıyız diye eleştirilerimiz dikkate alınır mı? Hayır :). Önemli bir şehir planlamacısı veya yerel bir dernek yetkilisi olmadıkça belediye başkanı kaldırım boyları hakkındaki fikrimizi önemsemeyecektir. Üst düzey bir bürokrat veya büyük bir sanayi kuruluşunun sahibi olmayınca elektrik kesintisindeki lafımızı kim niye önemsesin? Peki halk isyan edince ekmek fiyatları düşüyor mu? Peki başbakan “Ekmek çok pahalı. Aynı kalitede daha ucuza üretmenin yolunu bulun” derse neler değişir?
İşte bundan sonrasında hemfikiriz. Eleştirinin yerini bulup mühim bir etki yaratması için eleştiren kişinin kimliği çok önemli.
Yazılarını okuyan herkesin seni ve yazılarını eleştirmeye hakkı var. Velakin eleştirilerinden faydalanacağın çok az kişi var.
Eleştiri mi diyorduk? Bu yorum yazma alanı daha büyük olsa da daha rahat yazabilsek :).
Aslında senin bazı kısımları yazmadığım için bana katılmadığını düşünüyorsun Çağdaş. Tabi yine de biraz farkımız var. Şöyle ki;
Elbette herkes eleştiri yapabilir. Hatta bir işin baştan sağma yapılmış olması o işi eleştirebilecek kitleyi – haklı olarak – büyütür. Ama sebep-sonuç ilişkisi kurmayan eleştiriler yine boşa düşecektir bana göre.
Ben biraz olması gereken (optimum) koşullar için fikirlerimi paylaştım. Yani basit hataların yapılmadığı işleri göz ardı ettim. Senin verdiğin örnekten gidecek olursam, adım atılamayacak kadar yüksek kaldırımların yapılmasını ilkokul çocuğu bile eleştirebilir ama o uzmanın böyle bir kaldırım yapma ihtimali bana göre yok. Ya da bunun nedeni ne olabilir diye düşünmek gerekir.
Onun için bazı düşüncelerin eleştirileriden çok, soru veya görüş olarak aktarılmasından yanayım. Çünkü eleştiri yargı içerir, bu yargılamayı yapmak da biraz bilgili olmayı ve eleştirilen işin ikliminde hangi hataların yapılabilebileceğini öngörmeyi gerektirir bence. Zira konuşmak kolay, yapmak zordur. Mesela ülkemizi kurtarmak hakkında konuşanlarla ülkeyi kurtarmak için çalışanlar arasındaki denge bunun iyi bir göstergesidir.
Kısacası eleştirinin biraz değer katan nitelikte olmasını istiyorum.
Senin eleştirin de tam istediğim gibi oldu ve değerlendirdim. 😉
Cevabın ve önerimi değerlendirdiğin için teşekkürler :). Blogunda sadece Türkçe içerik yayınlıyorsun. Kullandığın temaya ve WordPress’e Türkçe dil desteği eklemen bloguna daha iyi bir görünüm kazandıracaktır. Eğer yönetici panelini İngilizce kullanmaya alışmışsan onu İngilizce olarak sabitlemenin yolu var. İhtiyacın olduğunda e-posta ile bana ulaşırsan yardımcı olabilirim.
Haklısın, bakamadım bir türlü. Umarım kimsenin yorum yapmasını engellemez. Başım sıkışırsa kapını çalabilirim.. 😉
Bu yazıda, eleştiri konusu olan kavramın bilgiyle imtihanı arasındaki ilişkiyi
görüyoruz. Bu yazıdan onu aldım. Güzel bir yazı olmuş. Eleştiri yapmak istemenin düşünsel temelinde ”insanın öznel kendi bilgisinin” daha doğru olduğuna inanması vardır. O zaman eleştiri yapmak bir bakıma kendini sorgulamak demektir. Bu da açıkçası güzel bir şeydir. Çünkü insan kendisini bildikçe, ya da bildiği bilginin ne olduğunu bildikçe; hakikate kapı aralaması da o kadar rahat olur. Hakikate en ters sözcük cahilliktir. Cahil hakikati bilmek istemez. Cahil bir şey hakkında bilgi sahibi olmamak değil, bir şey hakkında bilgi sahibi olup olmadığını bilmemektir. Bu durum daha kötüdür. Açıkçası eleştiri konusunda yaşanılan kriz de budur. Bundan ötürü bu yazı kıymetli olmuş. Çünkü biraz da haddini bilmenin vurgusu söz konusu. O yüzden haddimizi bilelim ki densizliğe düşmeyelim.